Over 10 years we help companies reach their financial and branding goals. Engitech is a values-driven technology agency dedicated.

Gallery

Contacts

411 University St, Seattle, USA

engitech@oceanthemes.net

+1 -800-456-478-23

6G Nedir?

6G, 5G’nin ardılı olarak hücresel veri ağlarını destekleyen altıncı nesil kablosuz iletişim teknolojileri olacak. Teknoloji ~ 95 Gb / sn’lik hızlarda büyük olasılıkla önemli ölçüde daha hızlı olacak.

+
Tahmini Kullanan Sayısı
Kullanım Yılı
// 6G Hakkında

6G, 5G’nin ardılı olarak hücresel veri ağlarını destekleyen altıncı nesil kablosuz iletişim teknolojileri olacak. Teknoloji ~ 95 Gb / sn’lik hızlarda büyük olasılıkla önemli ölçüde daha hızlı olacak. Birkaç önemli şirket (yani Nokia, Samsung ve LG) de bunu yaptı. Güney Kore ve Japonya’nın da ilgisinin olduğu bildirildi. 6G muhtemelen 2030’larda ticari olarak satışa sunulacak.

Öncelikle haberleşme teknolojisinde Wi-Fi yerine Li-Fi teknolojisini, yani yüksek enerjili LED’lerle görünür ışıkla haberleşme teknolojisi kullanılıyor. Bu teknoloji sadece yüksek veri hızı ve veri merkezi sağlamıyor, aynı zamanda tam yapay zeka desteği ile akıllı iletişim ortamı sunuyor. Bu teknokoji ile gelecekte üç boyutlu görüntü, koklama, dokunma ve tat alma duyuları da iletilebilecek, gerçek zamanlı uzaktan sağlık hizmeti verilebilecek, akıllı altyapılar geliştirilebilecek, otonom araçlar ve siber-fiziksel sistemler oluşturulabilecektir.

// 1. Kablosuz İletişim;
  • Kablosuz iletişimherhangi bir kablolu iletken olmadan iki veya daha fazla nokta arasındaki bilgi aktarımıdır.
  • Radyo gibi, en yaygın kablosuz iletişim teknolojileri,elektromanyetik haberleşme yöntemlerini kullanmaktadır. Radyo dalgaları ile kablosuz iletişimde mesafeler, televizyonu uzaktan kumanda etmek gibi birkaç metre, ya da derin uzay haberleşmesi için binlerce hatta milyonlarca kilometre olabilmektedir. Telsizler, cep telefonları, kablosuz sabit telefonlar, cep bilgisayarları, kablosuz ağlar, GPS birimleri, kablosuz bilgisayar fareleri, klavyeler ve kulaklıklar ve dijital uydular radyo dalgaları ile çalışan uygulamalara örnektir. Kablosuz iletişim sağlayan daha az yaygın diğer yöntemler ise elektrik alanı, ışık, manyetik ve seslerin kullanılmasıdır.
  • Teknolojiler;

Teknoloji ya da uygulayım bilimi, (Yunanca: τέχνη; tekno, “zanaat, beceri, el sanatları”; ve Yunanca: -λογία; -loji) mal veya hizmetlerin üretiminde veya buna yönelik amaçların gerçekleştirilmesinde kullanılan beceriler, yöntemler, işlemler, tekniklerin derlenmesi veya bilimsel araştırmalardır. Teknoloji teknikler, süreçler vb. bilgiler olabileceği gibi makineler, bilgisayarlar, çeşitli cihazlar ya da fabrikalarda yerleşik olarak bulunabilir. Bunun gibi şeyleri bir birey ayrıntılı bilgi olmadan çalıştırabilir.

Teknoloji doğal kaynakların basit bir araç olarak insanlar tarafından kullanılmasıyla başladı. Tarihöncesinde yangının nasıl kontrol altına alınacağının keşfedilmesi, Neolitik Devrimde hazır yiyecek kaynaklarının artırılması amacıyla üretimde kullanılan teknikler ile araçlar ve insanların seyahat etmelerinin yanı sıra çevrelerini kontrol edebilmesi için tekerleğin icadı bir teknolojidir. Tarih boyunca matbaa ve basım konusundaki gelişmeler, telefon ve internet insanların küresel ölçekte serbest bir şekilde iletişime geçmelerini, etkileşmelerini sağladı. Askerî teknolojinin sürekli ilerlemesi, cop gibi basit silahların yanı sıra yıkıcı gücü büyük nükleer silahlar gibi teknolojilerin gelişmesini de sağladı.

1.2. Kablosuz Ağlar;

Kablosuz yerel ağ, kablolu iletişime alternatif olarak uygulanan, RF (Radyo Frekansı) teknolojisini kullanarak havadan bilgi alışverişi yapan esnek bir iletişim sistemidir.

Kablosuz geniş alan ağı

Özellikle arazi koşullarının zor olduğu, Telekom altyapısının olmadığı veya yeterli kablo mesafesinin olmadığı durumlarda, binalar arasında kablosuz cihazlarla (Wireless Bridge) ve ekipmanlarla oluşturulan bağlantı şeklidir.

Kablosuz yerel alan ağı

Aynı bölgedeki bilgisayar sistemlerinin kablosuz olarak bir ağ oluşturmasıdır. Bina içi veya kampüs alanında, mobil kullanıcılar için geliştirilmiş bir teknolojidir. “LAN to LAN” bağlantıda mesafe birkaç kilometreye kadar çıkabilir.

Kablolu ağ ile kablosuz ağ birbirine entegre edilebilir. Kablolu ağlarda kullanıcıların yeri sabittir ve hareket edemezler. Kablosuz ağlarda ise kaplama alanı içinde kullanıcılar istedikleri gibi yer değiştirebilirler. Kablolu ağdaki bütün kaynaklara erişebilirler.

  • Basic Service Area(BSA), access point tarafından sağlanan RF kaplama alanıdır. RF kaplama alanını artırmak için sisteme bir accesspoint daha eklemek yeterlidir. Böylece var olan kablolu LAN’a erişim mesafesi artırılmış olur.
  • Access Point(AP), ethernet omurgasına bağlanır ve kaplama alanı (Cell) içindeki bütün kablosuz client’larla iletişim kurar. AP, cell içinde yöneticidir ve network içindeki trafik akışını kontrol eder. Uzaktaki kablosuz client‘lar birbirleriyle direkt değil, AP aracılığı ile haberleşirler.
  • Extended Service AreaEğer tek bir cell, yeterli kaplama alanını sağlamazsa, ek cell’ler eklenerek kaplama alanı genişletilebilir.

1.2.1. LAN;
Yerel alan ağı (İngilizcesi: local area network), ev, okul, laboratuvar, iş binaları gibi sınırlı coğrafi alanda bilgisayarları ve araçları birbirine bağlayan bir bilgisayar ağıdır.

LAN’ların özellikleri ise WAN’ların (Türkçesi: Geniş alan ağı, İngilizcesi: Wide area network) aksine daha yüksek veri aktarımı, daha küçük bir alan, ve daimi bağlantıyı sağlamak için aylık kira karşılığı bir ara elemana (İngilizcesi: Leased telecomminication lines) gerek olmamasıdır. ARCNET, Token Ring ve diğer teknolojik uygulamalar geçmişte kullanıldı, fakat günümüzde elektromanyetik paraziti önleyen kablolamanın (İngilizcesi, twisted pair) da bulunmasıyla ethernet, ve kablosuz internet yaygınlaşmıştır.

// Tarihçe

Büyükçe olan ve “Octopus” ağlarının büyümesini detaylandıran 1970 tarihli bir rapor bu durumun iyi bir göstergesidir.

Cambridge Ring, 1974 yılında Cambridge’de geliştirilmiş fakat hiçbir zaman başarılı bir ticari ürün haline dönüştürülmemiştir.

Ethernet 1973-1975 yıllarında Xerox PARC’ta geliştirilmiş ve 4,063,220. Amerikan patenti olarak dosyalanmıştır. 1976 yılında, sistem PARC’ta kurulduktan sonra, Metcalve ve Boggs şekillendirici makalelerini yayınladılar: “Ethernet: Distributed Packet-Switching for Local Computer Networks”.

ARCNET, Datapoint şirketi tarafından 1976’da geliştirildi ve 1977’de duyuruldu.

// Standartların gelişimi
  • 1970’lerin sonunda CP/M tabanlı, 1981’de DOS tabanlı kişisel bilgisayarların gelişmesi ve artması, bir tek yerde düzineler ve hatta yüzlerce bilgisayar bulunması demekti. Bunları ağ haline getirmenin ilk cazibesi, o zamanlar her ikisi de pahalı olan disk yerini ve lazer yazıcıları paylaşmaktı. Bu kavrama çok ilgi vardı ve yıllarca, 1983’ten itibaren, bilgisayar sektörü uzmanları düzenli olarak gelecek yılı “LAN yılı” olarak ilan ederlerdi.

    Pratikte uyumlu olmayan fiziksel tabaka ve ağ protokol uygulamalarının artmasıyla ve kaynak paylaşım yöntemlerinin fazlalığıyla bu kavram bozuldu. Tipik olarak, her sunucunun kendine has ağ kartı, kablolaması, protokolü ve ağ işletim sistemi bulunurdu. Onlarca kart/kablo çeşitleri için tarafsız destek ve çoğu rakiplerinden çok daha sofistike işletim sistemi sunan Novell NetWare’in başlamasıyla çözüm oluştu. Netware, 1983 yılında kuruluşundan 1990’ların ortalarında Microsoft’un Windows NT gelişmiş sunucu ve Windows for Workgroups piyasaya sunmasına kadar kişisel bilgisayar LAN piyasasına hâkim oldu. NetWare’in rakipleri arasında, yalnızca Banyan Vines’ın benzer teknik gücü vardı fakat Banyan hiçbir zaman güvenli bir tabana sahip olmadı. Microsoft ve 3Com basit bir ağ iletişim sistemi yaratmak için birlikte çalıştılar. Bu da 3Com’s 3+Share, Microsoft’un LAN Yöneticisi ve IBM’in LAN sunucusunun temelini oluştursa da bunların hiçbiri özellikle başarılı olamadı. Aynı dönemde, Sun Microsystems, Hewlett-Packard, Silicaon Graphics, Intergraph, NeXT ve Apollo gibi sunuculardan oluşan Unix bilgisayar iş istasyonları TCP/IP tabanlı ağ oluşumu kullanıyorlardı. Bu pazar segmenti şimdilerde çok daha küçülmüş olsa da bu alanda geliştirilmiş olan teknolojiler hem Internet hem de Linux ve Apple Mac OS X ağ oluşumları üzrinde etkili olmaya devam etmekteler. Şimdilerde ise, IPX, AppleTalk, NBF ve en başlarda PC LANlarda kullanılan diğer protokollerin yerini neredeyse tamamen TCP/IP protokolü almış durumda.

// Access Methods (erişim metodları)
  • Erişim metodu, ağda bulunan bilgisayarların iletişim ortamını nasıl paylaşacağını yöneten kurallar kümesidir. 3 önemli erişim metodu vardır.

    Contention: Contention-based sistemlerde, ağdaki bilgisayarlar iletişim ortamını kullanmak için sürekli bir yarış içerisindedir ve her zaman veri gönderebilirler.

    CSMA (Carrier Sense, Multiple Access / Collision Detection): Bu teknikte paket gönderilmeden önce kablo kontrol edilir. Diğer bir iletişimin oluşturduğu trafik yoksa iletişime izin verilir. İki bilgisayarın birden kabloyu kullanmaya çalışması collision yani çatışma olarak adlandırılır ve böyle bir durumda ikisinin de trafiği kaybolur.

// Star (yıldız) topolojisi

Tüm bilgisayarların merkezi bir sunucuya doğrudan bağlanması esasına dayanır. Şu an ek çok kullanılan ağ topolojisidir. ADSL modem bu topolojiyi kullanır. En büyük avantajı bir kabloda oluşan problemin sadece o kabloya bağlı bilgisayarı etkilemesidir.

  • Mesh topolojisi

Tüm bilgisayarlar birbirlerine ayrı kablolar ile bağlıdır. İki bilgisayar arasındaki sorun diğer bilgisayarları etkilemez. Sisteme yeni bilgisayar eklenince aradaki kablo sayısı katlanarak arttığı için gerçek hayatta çok özel durumlarda ve az sayıdaki bilgisayarlar arasında kullanılır.

// Ağ topolojileri

En yaygın olan ve en çok kullanılan topolojiler BUS, Ring, Star ve Mesh topolojileridir.

  • BUS (doğrusal) topolojisi

Bus topolojisinde ağdaki tüm bilgisayarlar aynı kabloya bağlıdır. Ethernet buna iyi bir örnek olarak verilebilir.

  • Avantajları
  • Mesh topolojisine göre daha az kablo kullanılır,
  • Tasarlanması ve genişletilmesi kolaydır,
  • Geçici amaçlı ağların hızlı bir şekilde kurulması için ideal,
  • Büyütüle bilirlik açısından en ucuz topolojidir.
  • Dezavantajları
  • Sorun giderilmesi ve ağın yönetilmesi zordur,
  • Ana kabloda oluşan bir kopma bütün ağın çalışmasını etkiler,
  • Ağa eklenen her istasyon ağın performansını düşürür,
  • Omurga kablonun her iki ucunda da sonlandırıcı bulunması zorunludur.
  • Ring (halka) topolojisi

Ring topolojisinde bilgisayarlar birbirlerine dairesel bir şekilde bağlanır. Her bir bilgisayar komşusu olan diğer bilgisayara bağlıdır ve veri daire etrafında sadece bir yöndedir.

  • Avantajları
  • Bilgisayarlar arasında bağlantı yönetmek için ağ sunucusu gerekmez,
  • Ring topolojisi kullanılarak daha büyük ağlar oluşturulabilir,
  • Yoğun ağ yükü altında yıldız topolojisinden daha iyi performans gösterir.
// Network Architectures (ağ mimarileri) ya da LAN teknolojileri

Ethernet: Ethernet ve türevleri olan Fast Ethernet, Gigabit Ethernet CSMA/CD (Carrier Sense, Multiple Access/Collision Detection) erişim metodunu esas almış çok popüler bir ağ mimarisidir. Günümüzde 10Mbps, 100Mbps, 1000Mbps hızlarında çalışan türevleri geliştirilmiştir.

Ethernet teknolojisine dayalı ürünler desteklediği kablo türüne göre sınıflanırlar.

C10BASE2: İnce (Thinnet) koaksiyel kablo10BASE5: Kalın (Thicknet) koaksiyel kablo10BASE-T: UTP (Unshielded twisted-pair [Korumasız Çiftbükümlü Kablo]), STP (Shielded twisted-pair [Korumalı Çiftbükümlü Kablo])10BASE-F: Fiber Optik (Fiber Optic) kablo

Aşağıdaki şekillerde koaksiyel kablo ve UTP kablo uygulamaları görülmektedir. Koaksiyel kablo uygulaması düşük hızlarda kaldığı için günümüzde pek tercih edilmemektedir.

  • Token Ring

Jetonlu halkada düğümler birbirine halka biçiminde bağlandığından her düğüm fiziksel olarak komşu iki düğüme bağlıdır. Jetonlu halka ağının kurulması için MAU ya da MSAU (MultiStation Access Unit) olarak adlandırılan ve üzerinde uç sistemlerin bağlanması için birden çok Token Ring potru bulunan cihazlar kullanılır. MAU cihazlarına bağlanacak bilgisayarlar üzerinde 4,16 veya 100 Mbps hızında Token Ring NIC’ler olmalıdır. Bunlar adaptör kablolarla MAU cihazlarına bağlanırlar.

Jetonlu halkada, biri veri aktarımı, diğeri jeton aktarımı için iki tür çerçeve kullanılır. Veri çerçevesi, bir düğümden diğerine bilgi aktarılan çerçevedir; Jeton çerçevesi ise halkaya veri çerçevesi çıkarmak isteyen düğüme o hakkı vermeyi sağlayan özel bir kısa çerçevedir.

Token Ring mimarisi daha çok endüstriyel uygulamalarda kullanılır. Bunun en önemli nedeni, çatışma olmaması ve bir düğümün yolu belli bir zaman dilimi içerisinde ele geçirme garantisinin olmasıdır.

ATM ağlar için UNI (User-to-Network Interface) ve NNI (Network-to-Network Interface) olarak adlandırılan iki çeşit bağlantı arayüzü tanımlanmıştır. UNI ATM portu olan cihazın ATM ağa bağlanması için kullanılırken, NNI ise ATM bulutu oluşturan anahtar cihazların birbirlerine bağlanması için kullanılır.

ATM ağda hücre aktarımı için, önceden ilgili iki düğüm arasında sanal bir devre kurulmuş olmalıdır. Sanal devrelerin oluşturulmasında biri SVC (Switched Virtual Circuit), diğeri PVC (Permanent Virtual Circuit) olarak adlandırılan iki farklı yöntem vardır. SVC anahtarlamalı, PVC kalıcı sanal devre ortamı sağlar. SVC yöntem olarak dial-up bağlantıyı andırırken, PVC kiralık hat uygulamasını andırır.

ATM tabanlı bir ağ, Ethernet, Jetonlu halka, FDDI gibi diğer ağ teknolojileriyle bütünleştirilebilir. Bu amaçla kısaca LANE diye adlandırılan LAN emülasyonu kullanılır.

1.2.2. Access Point;

  • Kablosuz erişim noktası(KEN), dizüstü bilgisayar ve akıllı telefon gibi telsiz cihazları wi-fi ve benzeri telsiz erişim standartları kullanarak kablolu ağa bağlayan aygıtlardır.
  • KENler kablolu bilgisayar ağınatümleşik (dahili) ya da harici bir yönlendirici vasıtasıyla bağlanırlar. Erişim noktaları, almış olduğu veri sinyallerini (internet gibi) kablosuz olarak RF sinyalleri ile ortama taşır. Kablosuz özelliğe sahip olmayan cihazları (yazıcı gibi) kablosuz ağa dahil eder. Böylece ortak kullanıma yardımcı olur. Ayrıca kablosuz vericilerden aldığı RF sinyallerini güçlendirerek menzil arttırımına gitmek için kullanılır.

1.2.3. Network;

Bilgisayar ağı, küçük bir alan içerisindeki veya uzak mesafelerdeki bilgisayarların ve/veya iletişim cihazını iletişim hatları aracılığıyla birbirine bağlandığı, dolayısıyla bilgi ve sistem kaynaklarının farklı kullanıcılar tarafından paylaşıldığı, bir yerden başka bir yere veri aktarımının mümkün olduğu iletişim sistemi. En az iki bilgisayarı birbirine bağlayarak bir ağ oluşturulur. 1980’li yıllarla birlikte, Ethernet ve LAN teknolojisinin gelişmesiyle, kişisel bilgisayarlar ve ofisler bilgisayar ağlarına kavuşmuştur. En bilinen ve en büyük bilgisayar ağı, İnternettir.

İlk bilgisayar ağı, İleri Araştırma Projeleri Ajansı’nın Amerikan Savunma Bakanlığı için geliştirdiği İleri Araştırma Projeleri Ajansı Bilgisayar Ağı yani ARPANET (Advanced Research Projects Agency Network)’tir.

// Tarihçe

1960’lı yılların sonla. Çoklu erişim, aynı kabloya birden fazla bilgisayarın bağlanabileceğini belirtir. Çarpışmanın tespiti ise hattaki verilerin çarpışmasını engellemek için alınmış bir güvenlik önlemidir. Bu eski ağ tasarımı bugünkü ethernetin temelidir.

1972 yılında XEROX firması deneysel amaçlı ilk ethernet kartını üretti ve 1975 yılında ilk ethernet ürününü piyasaya sürdü. Bu ürünün orijinal versiyonu 2.95 Mbps hızında 1 km kablo ile 100’den fazla bilgisayarı birbirine bağlamak üzere tasarlanmıştı. XEROX ethernet kartı çok başarılı oldu. Intel, Xerox ve Digital 10 Mbps ethernet konusunda yeni bir standart getirdiler. Oluşturulan bu standart bugün kabul gören IEEE 802.3 standardı ile büyük benzerlikler göstermektedir.

Ethernet yerel iletişim ağı altında sistemleri birbirine bağlayan bir tür kablolama ve sinyalleşme biçimidir. Bilgisayar haberleşmesinin temelinde OSI modeli geçerlidir.

OSI modellemesinde ilk iki katmanda (1. katman -fiziksel- ve 2.inci katman -data link-) belirlenen Ethernet, ilk kez 1980’lerde Xerox firmasının DEC ve Intel firmalarıyla ortaklaşa yaptığı çalışmalar sonucunda, Ethernet Versiyon I. için ‘Blue Book Standard’ (Standart Mavi Kitap) adı altında, bu versiyonun kullandığı standartları açıklayan bir kitap ortaya çıkarılmıştır.

Burada açıklanan standartlar arasında, ‘baseband’ tekniği, CSMA/CD (Carrier Sense Multiple Access/Collision Detect) network standardı ve ethernetin ilk dönemlerinde kullanılan ve uzun yıllar yaygın bir şekilde uygulanan koaksiyel kablo kullanım standartları anlatılmaktadır. Bu standart daha sonra 1985 yılında çıkan Ethernet II adlı yeni standartla yenilenmiştir.

IEEE (Institute of Electrical and Electronics Engineer) 802 numaralı projesinde ve 802.3 CSMA/CD network standardının oluşumunda, Ethernet II Versiyonu baz alınmıştır. Genelde de ethernet paketinin başında yer alan bilgi (header) dışında bir farkları olmadığı için, ikisi birbirlerinin yerine anılırlar.

// Kablosuz Teknoloji

Karasal mikrodalgalar dünya tabanlı alıcı ve vericiler kullanır. Bu ekipmanlar çanak antenlere benzerler.

Karasal mikrodalga hattı düşük gigahertz aralığı kullanır. Mikrodalga antenler genellikle binalar, kuleler, tepeler ve dağ zirveleri üstüne yerleştirilir.

// Amaçları

Bilgisayar ağları çeşitli amaçlar için kullanılır:

  • İletişim kolaylığı. Ağ kullanan insanlar e-posta, Chat odaları, videolarla vb. daha kolay ve etkili iletişim kurabilirler.
  • Donanım paylaşımı. Ağ dünyasında, ağ üzerindeki herhangi bir bilgisayar ağda paylaşılan donanım kaynaklarına ulaşabilir ve bunları kullanabilir. Örneğin ağdaki bir bilgisayar ağın paylaşıma açık yazıcısından kendi bilgisayarı üzerinden çıktı alabilir.
  • Dosya, veri veya bilgi paylaşımı. Ağdaki yetkili kullanıcı ağ üzerindeki diğer bilgisayarlardaki veri ve bilgilere ulaşabilir. Ağdaki bu bilgi ve verilere kolayca ulaşabilme seçeneği birçok ağın önemli bir özelliğidir.
  • Yazılım paylaşımı. Ağa bağlı kullanıcı ağdaki uygulama programlarını uzaktaki bilgisayarlara kurabilir.
// Bilgisayar Ağı Türleri

Bilgisayar ağları büyüklüklerine, topolojilerine ve kullanılan protokollere göre çeşitli türlere ayrılırlar.

  • Büyüklüklerine Göre
  • BAN– Vücut alan ağı (Body Area Network)
  • PAN– Kişisel alan ağı (Personal Area Network)
  • CAN– Kampüs alan ağı (Campus Area Network)
  • LAN– Yerel alan ağı (Local Area Network)
  • MAN– Metropol alan ağı (Metropolitan Area Network)
  • SAN– Depolama alan ağı (Storage Area Network)
  • VPN– Sanal özel ağ (Virtual Private Network)
  • WAN– Geniş alan ağı (Wide Area Network)
// Ağ Katmanı

Ağ katmanının ana görevi yönlendirmedir (routing). İletilen veri blokları ağ katmanına geldiğinde paket olarak adlandırılır. Yönlendirme işlemi paketlerin yerel network dışında diğer bilgisayar ağlarına gönderilmesini sağlar. Ağ katmanında iki istasyon arasında verinin iletimi kontrol edilir. Bu veri iletilmesi sırasında bunun en ekonomik yoldan gerçekleşmesine dikkat edilir. Bu katman sayesinde verinin routerlar aracılığıyla yönlendirilmesi sağlanır. Yönlendirme işleminde verinin ağ adreslerine bakılır. Bilgisayar ağı aşamasında mesajlar adreslenmesi ve mantıksal adreslerin fiziksel adreslere çevrilmesi gerçekleştirilir. Bu aşamada ağ (network) trafiği ve yönlendirme (routing) gibi işlemler de yapılır.

1.2.4) Client;

  • İstemci(İngilizce Client), Bir ağ üzerinde, sunucu bilgisayarlardan hizmet alan kullanıcı bilgisayarlarıdır. Bilgiye erişim yetkileri sunucu tarafından belirlenir.
  • Değişik çeşitleri olmakla birlikte önemli sınıflaması
  • Şişman/Zengin istemci (İngilizceFat/Rich client): Yazılımın her seferinde sunucudan bütün istemcilere yüklenmesi ya da bir başka medyadan yüklenmesi gerekir. Örnek: Microsoft Outlook.
  • Zayıf istemci (İngilizceThin client): Sâdece sunumla ilgili grafik birimleri (İngilizce widget) ve onların denetim yazılımını içerir. İşle ilgili yazılım sunucudadır. Haberleşme kanalından gönderilen bilgi az olmasına dikkat edilir. Yazılımının bilgisayara yüklenmesi problemi yoktur. Zengin istemciye nazaran daha değişik bilgisayarlarda, hatta mobil gereçlerde de kullanılabilir. Örnek: J2EE/J2ME mimârîsiyle yapılmış bir sitenin istemcisi. WEB istemci-sunucu (client-server) sistemi olarak bilinir.
// 2. Li-Fi;
  • Li-Fi(İngilizce: Light Fidelity), henüz geliştirilme aşamasında olan kablosuz bağlantı teknolojisi. Prof. Harald Haas tarafından icat edilmiştir. Görünür ışık iletişimi kullanan Li-Fi ile, Wi-Fi teknolojisinden yaklaşık olarak 100 kat daha hızlı veri aktarımı sağlanabileceği laboratuvar ortamında yapılan testler ile gösterilmiştir. Wi-Fi bağlantısı duvarın ötesine sinyal gönderebilirken, Li-Fi bağlantısında ışık engellendiği zaman iletişim kesilmektedir.
// 3. Veri Merkezi;
  • Veri merkezi(İngilizce:  datacenter), bilgisayar sistemleri ile telekomünikasyon ve veri ambarı sistemleri gibi ek sistemleri barındıran bir tesistir. Sunucu odası veya sistem odası olarak da adlandırılan bu tesisler işletmelere ait sunucu ve veri ambarlarının bulunduğu alanlardır. Veri merkezleri genel olarak iki kategoriye ayrılır:özel veri merkezleri ve İnternet veri merkezleri. Özel veri merkezleri sadece bir kuruluş tarafından kendi hizmetlerinde kullanılır. İnternet veri merkezleri ise üçüncü şahıslara hizmet verir.
  • Veri merkezlerinde işlenen ve saklanan verininönem derecesine göre elektrik, mekanik, güvenlik sistemleri değişmektedir. Genel olarak düşünüldüğünde veri merkezleri; yedek güç kaynakları, yedek veri iletişim bağlantıları, merkez içerisinde bulunan sistemlerin soğutulması için kullanılan iklimlendirme sistemleri, yangın söndürme sistemleri ve dış ortamdan gelebilecek tehlikelere karşı verinin güvenlik derecesine göre güvenlik sistemlerini bulundururlar.
// Tarihçe
  • Veri merkezinin geçmişi bilgisayar endüstrisinin ilk çağlarındaki büyük bilgisayar odalarına dayanmaktadır. Veri Merkezleri gibi ilk bilgisayar sistemlerinin işletimi ve bakımı oldukça zordu ve çalışması için özel bir ortam gerekiyordu. İlk bilgisayarlar birçok ekipmanın çok sayıda kablo ile birbirine bağlanması ile oluşmuştu. Çok sayıda ekipmanın birbirine bağlanması çeşitli prosedür ve yöntemleri mecbur kıldı. Örneğin veri merkezlerinde de kullanılan ekipmanların monte edildiği standart raflar, yükseltilmiş zemin, kablo tavaları ilk bilgisayar sistemlerinde de kullanılıyordu. Tek bir ana bilgisayar çok büyük miktarda güce gereksinim duyardı ve aşırı ısınmaması için soğutulması gerekirdi. Güvenlik çok önemliydi çünkü oldukça pahalı olan bu bilgisayarlar askeri amaçlı kullanılmaktaydı. Kritik veri merkezlerinde olduğu gibi, bilgisayar odalarına giriş yapmak için de yetkilendirme söz konusuydu.

    Mikroişlemci endüstrisinin gelişme gösterdiği dönemde, özellikle 1980’li yıllarda, bilgisayarlar her yere girmeye başladılar, ama çoğu durumda çalışma gereksinimleri göz ardı edildi. Bununla birlikte bilgi teknolojileri işleyiş olarak karmaşa içerisinde gelişiyordu ve şirketler bilgi teknolojileri kaynaklarını kontrol edebilmenin gerekliliğini fark ettiler. İstemci-sunucu modeli ağ mimarisinin gelişimiyle 1990’larda mikroişlemciler (şimdi sunucu denilmektedir) eski bilgisayar odalarında yerlerini almaya başladılar. Ağ ekipmanlarının ulaşılabilir fiyatlarda olması, ağ yapılandırılmış kabloların yeni standartlarla belirlenmesi, sunucuları iş yerlerinde özel bir odanın içerisine koyan hiyerarşik bir düzenin oluşmasını sağladı. Özel olarak tasarlanmış bilgisayar odalarına verilen ‘veri merkezi’ terimi günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır.

    Dot-com balonu döneminde veri merkezleri büyük önem kazandı. Kuruluşlar bilgisayar sistemlerini çalıştırabilmek ve İnternet ortamında varlıklarını oluşturabilmek için hızlı İnternet bağlantısına ve aralıksız çalışabilme özelliğine ihtiyaç duydular. Küçük işletmeler için bu özellikleri sağlayacak ekipmanların kurulması mümkün değildi. Birçok şirket İnternet veri merkezi denen büyük tesisler inşa etmeye başladı, İnternet veri merkezleri küçük şirketlere verilerin saklanması, işletilmesi ve sunulması gibi çeşitli çözümler sundular.

    Yeni teknolojiler ve uygulamalarla bu merkezler yüksek düzeyli güvenliğin sağlandığı, 7 gün 24 saat hizmetin alındığı, ölçeklenebilir ve yönetilebilir sistemler haline geldiler.

    Bulut bilişimin kullanımının artmasıyla birlikte, iş dünyası ve devlet kurumları veri merkezlerine daha ileri derecelerde örneğin güvenlik, uygunluk, çevresel etkiler ve standartlara bağlılık gibi konularda dikkatlerini yoğunlaştırdılar. Kurumlar açısından bilgi teknolojileri ekipmanlarını bünyesinde tutmak istemesinin temelinde güvenlik konusundaki çekinceleri, kontrolü elinde bulundurma alışkanlığı, bilgiyi başkasının eline vermekten duyulan korku bulunmaktadır. Güvenlik alanındaki gelişmeler işletmelerin bilişim altyapısı ve uygulamalarını kendi bünyesinde barındırma isteğini geriletti. Bilgi teknolojileri hizmetlerinin dışarıdan alınması hız kazanmıştır.

// Veri Merkezi için Gereklilikler
  • Akredite olmuş profesyonel kuruluşlardan bir tanesi olan Telecommunucations Industry Association18 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Yayınladığı standartlar ile veri merkezi tasarımı için gereklilikleri belirlemiştir.

    Veri merkezleri; kritik bilgi işleme kaynaklarının kontrol altında tutulan bir ortamda yönetmeyi sağlar. Günümüzün iş dünyasında süreklilik, yerel veritabanlarını merkezi veritabanında birleştirme ve kaynakların merkezi yönetimi büyük önem taşımaktadır. Bu özelliklere haiz veri merkezleri, günümüz iş dünyası için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.

    Telecommunucations Industry Association yayınladığı TIA-942 Telecommunications Infrastructure Standard for Data Centers16 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., veri merkezlerinin telekomünikasyon altyapısı ve sunucu odaları için minumum gereksinimleri belirlemiştir. Bu standartta sunulan topolojinin herhangi bir boyuttaki bir veri merkezine uygulanabilir olması amaçlanmıştır. Telcordia GR-3160, NEBS Requirements for Telecommunications Data Center Equipment and Spaces13 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., veri merkezi içinde bulunan telekomünikasyon ağları ve bulundukları alan için kriterleri belirtmiştir. Bu kriterler Telcordia13 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Ve endüstri temsilcileri tarafından ortak bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve veri merkezlerinde bulunan ekipmanlara da uygulanabilirdir. Bu ekipmanlar aşağıda belirtilen amaçlar için kullanılabilir:

    ·         Bir telekomünikasyon şirketinin telekomünikasyon ağını işletmesi ve yönetmesi için kullanılır.

    ·         Bir telekomünikasyon şirketinin müşterilerine doğrudan veri merkezi tabanlı uygulamalar sağlayabilir.

    ·         Üçüncü partiye, müşterilerine hizmet sunması için barındırılmış uygulamalar sağlayabilir.

    ·         Bu tür veya benzeri veri merkezi uygulamalarının bir birleşimini sağlayabilir.


    Veri merkezi yapımında hem tesise hem de içindeki ekipmana dengeli bir yatırım gerektirir. Ekipmanların yerleştirilmesi için ilk olarak uygun bir tesis ortamının kurulması gerekmektedir. Veri merkezlerinin inşası ve projelendirilmesi aşamasında standartlaştırma ve modülerleştirme verimliliği artırır ve kayıpları azaltır. Modüler yapı gerektiğinde veri merkezinin kolay büyütülmesini sağlar.
    Işıksız veri merkezi veya diğer bir adıyla karanlık veri merkezi ideal olarak personele gereksinim duymayan sadece olağanüstü durumlarda girilen bir tesistir. Tesiste çalışan bir personel olmadığı için aydınlatma olmadan çalışır. Bütün cihazlar uzaktan kumanda sistemleri ve 
    otomasyon sistemleri ile kontrol edilebilmektedir. Enerji kazançlarına ek olarak, personel masraflarındaki azalma ve şehir merkezinde uzakta bir yere kurulması altyapıya yapılabilecek kötü niyetli tehditleri azaltmaktadır.

    Veri merkezlerinin çağdaşlaştırılması, performans ve enerji verimliliğinde artış sağlamak için yeni bilgi teknolojileri ekipmanlarının ve yeteneklerinin, örneğin bulut bilişim gibi, kullanılması yönünde bir akım söz konusudur.

    İşletmeler çok hızlı bilgi teknolojisi büyümesi yaşamakta fakat veri merkezleri de bununla birlikte yaşlanmaktadır. Endüstri araştırma şirketi IDC 17 Eylül 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Veri merkezleri için ortalama yaşı 9 yıl olarak belirlemiştir. Başka bir araştırma şirketi olan Gartner 15 Eylül 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 7 yıl sonrasını eski olarak sınıflandırmaktadır.

    2011 Mayıs ayında veri merkezi araştırma organizasyonu Uptime Institute 10 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., anket yaptığı büyük şirketlerden %36’sının BT(bilgi teknolojileri) kapasitesinin sonraki 18 ay içerisinde tüketeceğini raporladı.

    Veri merkezleri bu inanılmaz veri artışını karşılayabilmek için sürekli bir dönüşüm içerisindedirler. Veri merkezi dönüştürme adım adım yapılan bir yaklaşımla bütünleşmiş projeler zamana yayılarak gerçekleştirilir. Veri merkezi dönüştürmede bulunan projeler şunlardır: Standartlaştırma/Birleştirme, SanallaştırmaOtomasyon ve Güvenlik.

    Standartlaştırma/Birleştirme: Bu projenin amacı büyük bir organizasyonun sahip olduğu veri merkezi sayısını azaltmaktır. Ayrıca donanım ve yazılım platformları, gereçleri ve işlemlerinin sayısını azaltmaya yardımcı olur. Organizasyonlar yaşlanan veri merkezi ekipmanlarının yenileriyle değiştirilerek kapasite ve performans artışı sağlar. Bilgi işleme, ağ kurma ve yönetim platformları standartlaştırılarak kolaylaştırılması sağlanır.

    Sanallaştırma: Mevcut bulunan fiziksel sunucuyu sanal makinelere bölerek çok daha verimli kullanılabilmesini sağlayan bir yazılım çözümüdür.

    Farklı birçok sunucuda çalışan uygulamalar, tek bir sunucu üzerine taşındığında ortaya çıkan tasarruf, ilk etapta daha az sunucuya enerji sağlandığı için enerji maliyetlerinde önemli oranda bir düşüş ortaya çıkar. Ayrıca, soğutma maliyetleri de daha az sunucu soğutulduğu için azalır. Sunucu sayısı azaldığı için yapılması gereken bakımlarda azalacaktır.

    Otomasyon: Veri merkezi otomasyonu ön tedarik hazırlığı, yapılandırma, onarım, sürüm ve yazılım değişim yönetimi ve uyumluluk görevlerinin otomatikleştirilmesini içerir.

    Bilgi Teknolojileri ekipmanlarını otomatik olarak kontrol eden otomasyon sistemleri sayesinde, ağ ekipmanları, klimalar, depolama cihazları, enerji hatları gibi bileşenlerin hata, yapılandırma, sürüm ve değişim yönetimleri sağlanabilmektedir. Bu sayede veri merkezinde uyumluluk sağlanır, işletim hataları en aza indirilir.

    Güvenlik: Modern veri merkezlerinde sanal sistemler üzerindeki verinin güvenliği fiziksel altyapının güvenliği ile birleştirilmiştir. Fiziksel güvenlik, ağ güvenliği ve kullanıcı güvenliği birlikte düşünülmelidir.

    İnternet Veri Merkezleri Tarafından Sunulan Hizmetler

    Internet veri merkezi tarafından sağlanan ana hizmetler ise yer paylaşımı (co-location) ve barındırma(hosting) olarak adlandırılmaktadır. Bu hizmetler, yönetimin İnternet veri merkezi işletmesine veya hizmet alan kuruluşa ait olduğu farklı birleşimlerle sunulabilir.

    Barındırma (Hosting): Ev sahipliği hizmeti; İnternet veri merkezinden hizmet alan kuruluşun kendi işi çerçevesinde kullandığı yazılım, veri ve uygulamalarını İnternet veri merkezinde bulunan sunucular ve veri depolama birimlerinde çalıştırması ve/veya İnternet veri merkezi işletmecisi tarafından sağlanan uygulamaları kullanmasıdır.

    Yer paylaşımı (Co-location): Yer paylaşımı hizmeti; İnternet veri merkezinden hizmet alan kuruluşun kendi işi çerçevesinde kullandığı (kendisine ait) BT sistemlerini İnternet veri merkezi alanına kurması, İnternet veri merkezinin temel altyapı olanaklarını ve ağ altyapısını, isteğe bağlı olarak da yönetim hizmetini kullanmasıdır.

    Veri merkezlerinde sağlanan diğer hizmetler; veri tabanı yönetimi, web yönetimi, sunucu yönetimi, servis yönetimi, konfigürasyon yönetimi, performans yönetimi, kullanıcı yönetimi, yedekleme/geri yükleme, ek güvenlik duvarı, ağ ve bilgi güvenliği yönetimi, yük dengelemeveri ambarı, felaket kurtarma hizmeti, sayısal sertifika.

    Bugün birçok veri merkezi İnternet hizmet sağlayıcıları tarafından kendilerine ait veya üçüncü şahıs sunucularını barındırmak maksadıyla çalıştırılmaktadır. Bununla birlikte bugüne kadar uygulanan veri merkezleri sadece bir dev şirketin kullanımında olabilir (örneğin Google, Amazon gibi) veya üçüncü şahsa ait sunucuları barındırabilir (co-location) veya ağ bağımsız veri merkezi olarak kullanılabilir.

// Ağ Bağımsız Veri Merkezleri
  • Ağ bağımsız veri merkezi müşterilerine uygulama ve içerikleri için alan ve tesisleri sağlamasının ötesine geçmektedir. Ağ bağımsız veri merkezi co-location sağlayıcıları, İnternet servis sağlayıcıları, İnternet değişim noktaları, İçerik Dağıtım Ağları ve diğer ağ servis sağlayıcıları arasında geniş bir seçim imkânı ile kolay bağlantı kurulmasına izin vererek en uygun son kullanıcı deneyimini sunacak iletişim ağlarının kurulmasını sağlar. Bu bağlantı sağlayıcıları, çok etkin bir bağlantı merkezi oluşturarak, çeşitli bağlantı servislerine ulaşma ihtiyacı duyan işletmeler için ideal bir yer olmaktadır.

    Gerçek bir ağ bağımsız veri merkezi tamamıyla ağ, donanım veya yazılım tedarikçilerinden bağımsızdır. Çünkü herhangi bir tedarikçiyle yakınlık kurmayarak tesisine en geniş yelpazede bağlantı sağlayıcılarını çekmeyi amaçlamaktadır. En iyi hizmeti sağlamak için yarışan bu sağlayıcılar içinden, işletmelerin ihtiyaçları doğrultusunda en iyi seçimi yapmaları mümkündür.

// Veri Merkezi Kullanılabilirlik Seviyeleri
  • Telecommunucations Industry Association18 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., ANSI (American National Standards Institute) tarafından akredite edilmiş bir kuruluştur. 2005 yılında yayınladığı TIA-942 Telecommunications Infrastructure Standard for Data Centers2 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., veri merkezlerini gelişmişliklerine göre dört seviyeye sınıflandırdı. Bu standartlar 2008 ve 2010 yıllarında güncellenmiştir. Tier 1 seviye veri merkezleri esasında bir sunucu odasıdır, bilgisayar sistemlerinin kurulumu için standartlarda belirtilen temel prensipler izlenir.

    En sıkı seviye Tier 4 ise kritik görevlerde kullanılan bilgisayar sistemlerine ev sahipliği yapması için tasarlanmıştır. Bütün yardımcı sistemler yedeklidir ve kısımlara ayrılmış güvenlik bölgeleri biyometrik giriş kontrol yöntemleri ile kontrol edilir. Uptime Institute10 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., bir düşünce ve profesyonel hizmetler kuruluşu, telif hakkını elinde bulundurduğu dört seviyeli kendine ait kredilendirme programına sahiptir. Tier seviyesi arttıkça kullanılabilirlik artmaktadır.

    Tier 1 Seviyesi: Küçük işletmelere hizmet veren veri merkezleridir. Bilgisayar sistemleri, elektrik, mekanik tesisat yedeksizdir. Genel olarak 10 dk’dan daha fazla bir enerji kesintisine bir önlemi yoktur. Tahmini %99,676 kullanılabilirlik sunmaktadır.

    Tier 2 Seviyesi: Enerji ve soğutma sistemlerinde kısmen yedeklik içerir. Jeneratör kullanarak 24 saat lik bir enerji kesintisine dayanabilmektedir. Tahmini %99,741 kullanılabilirlik sunmaktadır.

    Tier 3 Seviyesi: Yedek elektrik şebekesi içerir. Yedek enerji ve soğutma sistemleri içerir. Yedek hizmet sağlayıcıları içerir. 72 saatlik bir kesintiye karşı dayanabilir. Tahmini %99,982 kullanılabilirlik sunmaktadır.

    Tier 4 seviyesi: Bütün Tier 3 kriterleri sağlanır. Ek olarak 96 saatlik kesintiye dayanabilir. 7/24 çalışan bir personel ekibi mevcuttur. Yer seçiminde çok sıkı davranılır, yüksek güvenlik önlemleri alınmıştır.

    %99,982 ile %99,995 arasındaki fark %0,013 sembolik gibi gözükse de uygulamaya göre önem arz etmektedir. Bir yıllık yani 525,600 dakikalık bir süreyi dikkate alırsak, Tier 3 seviye 94.608 dakika kullanım dışı olurken, Tier 4 seviye 26,28 dakika kullanım dışı olacaktır. Böylece Tier 4 seviye Tier3’ten 68.328 dakika daha fazla serviste olacaktır. 1 saatlik bir süre servis dışı kalmak, örneğin bir banka için büyük finansal kayıplara sebep olabilir. Üstelik uğrayacağı güven kaybı Tier 4 seviye kullanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

// 4. Yapay Zekâ;
  • Yapay zekâ(YZ, İngilizce: Artificial intelligenceAI), insanlar da dahil olmak üzere hayvanlar tarafından görüntülenen doğal zekânın aksine makineler tarafından görüntülenen zekâ çeşididir. İlk ve ikinci kategoriler arasındaki ayrım genellikle seçilen kısaltmayla ortaya çıkar. “Güçlü” yapay zekâ genellikle Yapay genel zekâ (İngilizce: Artificial General Intelligence kelimelerinin kısaltılmışı olarak: AGI) olarak etiketlenirken “doğal” zekayı taklit etme girişimleri yapay biyolojik zeka (İngilizce: Artificial Biological Intelligence: ABI) olarak adlandırılır. Önde gelen yapay zekâ ders kitapları, alanı zeki etmenlerin çalışması olarak tanımlar: Çevresini algılayan ve hedeflerine başarıyla ulaşma şansını en üst düzeye çıkaran eylemleri gerçekleştiren herhangi bir cihaz. Halk arasında, “yapay zeka” terimi genellikle insanların insan zihni ile ilişkilendirdiği “öğrenme” ve “problem çözme” gibi “bilişsel” işlevleri taklit eden makineleri tanımlamak için kullanılır.
    • Makineler gittikçe daha yetenekli hale geldikçe, “zekâ” gerektirdiği düşünülen görevler genellikle AI etkisiolarak bilinen bir fenomen olan AI tanımından çıkarılır. Tesler’in Teoremindeki bir espri, “AI henüz yapılmamış şeydir” der. Örneğin, optik karakter tanıma AI olarak değerlendirilen şeylerin dışında tutulur, rutin teknoloji haline gelir.
    • Genellikle yapay zeka olarak sınıflandırılan modern makine yetenekleri satrançve Go gibi stratejik oyun sistemlerinde, en üst düzeyde rekabet eden insan konuşmasını anlama ve poker, kendi kendine giden arabalar gibi kusurlu-bilgi oyunlarını içerik dağıtım ağı ‘ndaki akıllı yönlendirmeyi ve askeri simülasyonları
    • Yapay zekâ çalışmaları sıklıkla insanın düşünme yöntemlerini taklit eden yapay yöntemler geliştirmeye yöneliktir, ancak bununla sınırlı değildir. Öğrenebilen ve gelecekte insan zekâsındanbağımsız gelişebilecek bir yapay zekâ kavramına doğru yeni yönelimler oluşmaktadır. Bu yönelim, insanın evreni ve doğayı anlama çabasında kendisine yardımcı olabilecek belki de kendisinden daha zeki, insan ötesi varlıklar meydana getirme düşünün bir ürünüdür. Bu düş, 1920’li yıllarda yazılan ve sonraları Isaac Asimov’u etkileyen modern bilimkurgu edebiyatının öncü yazarlarından Karel Čapek’in eserlerinde dışa vurmuştur. Karel Čapek, U.R adlı tiyatro oyununda yapay zekâya sahip robotlar ile insanlığın ortak toplumsal sorunlarını ele alarak 1920 yılında yapay zekânın insan aklından bağımsız gelişebileceğini öngörmüştür.
// Tarihçe

“Yapay zekâ” kavramının geçmişi modern bilgisayar bilimi kadar eskidir. Fikir babası, “Makineler düşünebilir mi?” sorunsalını ortaya atarak makine zekâsını tartışmaya açan Alan Mathison Turing’dir. 1943’te II. Dünya Savaşı sırasında Kripto analizi gereksinimleri ile üretilen elektromekanik cihazlar sayesinde bilgisayar bilimi ve yapay zekâ kavramları doğmuştur. Alan Turing, Nazilerin Enigma makinesinin şifre algoritmasını çözmeye çalışan matematikçilerin en ünlü olanlarından biriydi. İngiltere, Bletchley Park’ta şifre çözme amacı ile başlatılan çalışmalar, Turing’in prensiplerini oluşturduğu bilgisayar prototipleri olan Heath Robinson, Bombe Bilgisayarı ve Colossus Bilgisayarları, Boole cebirine dayanan veri işleme mantığı ile Makine Zekâsı kavramının oluşmasına sebep olmuştu. Modern bilgisayarın atası olan bu makineler ve programlama mantıkları aslında insan zekâsından ilham almışlardı. Ancak sonraları, modern bilgisayarlarımız daha çok uzman sistemler diyebileceğimiz programlar ile gündelik hayatımızın sorunlarını çözmeye yönelik kullanım alanlarında daha çok yaygınlaştılar. 1970’li yıllarda büyük bilgisayar üreticileri olan Microsoft, Apple, Xerox, IBM gibi şirketler kişisel bilgisayar (PC Personal Computer) modeli ile bilgisayarı popüler hale getirdiler ve yaygınlaştırdılar. Yapay zekâ çalışmaları ise daha dar bir araştırma çevresi tarafından geliştirilmeye devam etti. Bugün, bu çalışmaları teşvik etmek amacı ile Turing’in adıyla anılan Turing Testi ABD’de Loebner ödülleri adı altında makine zekâsına sahip yazılımların üzerinde uygulanarak başarılı olan yazılımlara ödüller dağıtılmaktadır. Turing Testinin içeriği kısaca şöyledir: birbirini tanımayan birkaç insandan oluşan bir denek grubu birbirleri ile ve bir yapay zekâ diyalog sistemi ile geçerli bir süre sohbet etmektedirler. Birbirlerini yüz yüze görmeden yazışma yolu ile yapılan bu sohbet sonunda deneklere sorulan sorular ile hangi deneğin insan hangisinin makine zekâsı olduğunu saptamaları istenir. İlginçtir ki, şimdiye kadar yapılan testlerin bir kısmında makine zekâsı insan zannedilirken gerçek insanlar makine zannedilmiştir. Loebner Ödülü kazanan yapay zekâ diyalog sistemlerinin yeryüzündeki en bilinen örneklerinden biri A.L.I.C.E’dir. Carnegie üniversitesinden Dr. Richard Wallace tarafından yazılmıştır. Bu ve benzeri yazılımlarının eleştiri toplamalarının nedeni, testin ölçümlendiği kriterlerin konuşmaya dayalı olmasından dolayı programların ağırlıklı olarak diyalog sistemi (chatbot) olmalarıdır. Türkiye’de de makine zekâsı çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar doğal dil işleme, uzman sistemler ve yapay sinir ağları alanlarında Üniversiteler bünyesinde ve bağımsız olarak sürdürülmektedir.Bunlardan biri, D.U.Y.G.U. – Dil Uzam Yapay Gerçek Uslamlayıcı’dır.

// Tanım

İdealize edilmiş bir yaklaşıma göre yapay zekâ; insan zekâsına özgü olan, algılama, öğrenme, çoğul kavramları bağlama, düşünme, fikir yürütme (belirtme) , sorun çözme, iletişim kurma, çıkarımsama yapma ve karar verme gibi yüksek bilişsel fonksiyonları veya otonom davranışları sergilemesi beklenen yapay bir işletim sistemidir. Bu sistem aynı zamanda düşüncelerinden tepkiler üretebilmeli (eyleyici yapay zekâ) ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilmelidir.

// Gelişim süreci
  • İlk araştırmalar ve yapay sinir ağları

İdealize edilmiş tanımıyla yapay zekâ konusundaki ilk çalışmalardan biri McCulloch ve Pitts tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacıların önerdiği, yapay sinir hücrelerini kullanan hesaplama modeli, önermeler mantığı, fizyoloji ve Turing’in hesaplama kuramına dayanıyordu. Herhangi bir hesaplanabilir fonksiyonun sinir hücrelerinden oluşan ağlarla hesaplanabileceğini ve mantıksal ve ve veya işlemlerinin gerçekleştirilebileceğini gösterdiler. Bu ağ yapılarının uygun şekilde tanımlanmaları hâlinde öğrenme becerisi kazanabileceğini de ileri sürdüler. Hebb, sinir hücreleri arasındaki bağlantıların şiddetlerini değiştirmek için basit bir kural önerince, öğrenebilen yapay sinir ağlarını gerçekleştirmek de olası hale gelmiştir. 1950’lerde Shannon ve Turing bilgisayarlar için satranç programları yazıyorlardı. İlk yapay sinir ağı temelli bilgisayar SNARC, MIT’de Minsky ve Edmonds tarafından 1951’de yapıldı. Çalışmalarını Princeton Üniversitesi’nde sürdüren Mc Carthy, Minsky, Shannon ve Rochester’le birlikte 1956 yılında Dartmouth’da iki aylık bir açık çalışma düzenledi. Bu toplantıda birçok çalışmanın temelleri atılmakla birlikte, toplantının en önemli özelliği Mc Carthy tarafından önerilen yapay zekâ adının konmasıdır. İlk kuram ispatlayan programlardan Logic Theorist (Mantık kuramcısı) burada Newell ve Simon tarafından tanıtılmıştır.

  • Yeni yaklaşımlar

Daha sonra Newell ve Simon, insan gibi düşünme yaklaşımına göre üretilmiş ilk program olan Genel Sorun Çözücü (General Problem Solver)’ı geliştirmişlerdir. Simon, daha sonra fiziksel simge varsayımını ortaya atmış ve bu kuram, insandan bağımsız zeki sistemler yapma çalışmalarıyla uğraşanların hareket noktasını oluşturmuştur. Simon’ın bu tanımlaması bilim adamlarının yapay zekâya yaklaşımlarında iki farklı akımın ortaya çıktığını belirginleştirmesi açısından önemlidir: Sembolik Yapay Zekâ ve Sibernetik Yapay Zekâ.

// Yaklaşımlar ve eleştiriler
  • Sembolik yapay zekâ

Simon’ın sembolik yaklaşımından sonraki yıllarda mantık temelli çalışmalar egemen olmuş ve programların başarımlarını göstermek için bir takım yapay sorunlar ve dünyalar kullanılmıştır. Daha sonraları bu sorunlar gerçek yaşamı hiçbir şekilde temsil etmeyen oyuncak dünyalar olmakla suçlanmış ve yapay zekânın yalnızca bu alanlarda başarılı olabileceği ve gerçek yaşamdaki sorunların çözümüne ölçeklenemeyeceği ileri sürülmüştür.

Geliştirilen programların gerçek sorunlarla karşılaşıldığında çok kötü bir başarım göstermesinin ardındaki temel neden, bu programların yalnızca sentaktik süreçleri benzeşimlendirerek anlam çıkarma, bağlantı kurma ve fikir yürütme gibi süreçler konusunda başarısız olmasıydı. Bu dönemin en ünlü programlarından Weizenbaum tarafından geliştirilen Eliza, karşısındaki ile sohbet edebiliyor gibi görünmesine karşın, yalnızca karşısındaki insanın cümleleri üzerinde bazı işlemler yapıyordu. İlk makine çevirisi çalışmaları sırasında benzeri yaklaşımlar kullanılıp çok gülünç çevirilerle karşılaşılınca bu çalışmaların desteklenmesi durdurulmuştu. Bu yetersizlikler aslında insan beynindeki semantik süreçlerin yeterince incelenmemesinden kaynaklanmaktaydı.

  • Sibernetik yapay zekâ

Yapay sinir ağları çalışmalarının dahil olduğu sibernetik cephede de durum aynıydı. Zeki davranışı benzeşimlendirmek için bu çalışmalarda kullanılan temel yapılardaki bazı önemli yetersizliklerin ortaya konmasıyla birçok araştırmacılar çalışmalarını durdurdular. Buna en temel örnek, Yapay sinir ağları konusundaki çalışmaların Marvin Minsky ve Seymour Papert’in 1969’da yayınlanan Perceptrons adlı kitaplarında tek katmanlı algaçların bazı basit problemleri çözemeyeceğini gösterip aynı kısırlığın çok katmanlı algaçlarda da beklenilmesi gerektiğini söylemeleri ile bıçakla kesilmiş gibi durmasıdır.

Sibernetik akımın uğradığı başarısızlığın temel sebebi de benzer şekilde Yapay Sinir Ağının tek katmanlı görevi başarması fakat bu görevle ilgili vargıların veya sonuçların bir yargıya dönüşerek diğer kavramlar ile bir ilişki kurulamamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum aynı zamanda semantik süreçlerin de benzeşimle dirilememesi gerçeğini doğurdu.

// Uzman sistemler

Her iki akımın da uğradığı başarısızlıklar, her sorunu çözecek genel amaçlı sistemler yerine belirli bir uzmanlık alanındaki bilgiyle donatılmış programları kullanma fikrinin gelişmesine sebep oldu ve bu durum yapay zekâ alanında yeniden bir canlanmaya yol açtı. Kısa sürede Uzman sistemler adı verilen bir metodoloji gelişti. Uzman sistemler bir konuda belli ön koşullar aynı anda var olduğunda konunun bir uzmanın (bazen ne olasılıkla) ne karar alacağını belirleyen kuralların tümünü içeren bir programı gelen problemlere uygulamak temellidir. Bunun bir avantajı her verilen kararın hangi kurallar uygulanarak verildiğinin kolayca bilinmesi idi. Bu birçok kuralcı bürokratik karar örgütleri için kolayca uygulamalar geliştirilebilmesi demekti. Bu doğal olarak bir otomobilin tamiri için önerilerde bulunan uzman sistem programının otomobilin ne işe yaradığından haberi olmaması da demekti. Buna rağmen uzman sistemlerin başarıları beraberinde ilk ticari uygulamaları da getirdi. Yapay zekâ yavaş yavaş bir endüstri hâline geliyordu. DEC tarafından kullanılan ve müşteri siparişlerine göre donanım seçimi yapan R1 adlı uzman sistem şirkete bir yılda 40 milyon dolarlık tasarruf sağlamıştı. Birden diğer ülkeler de yapay zekâyı yeniden keşfettiler ve araştırmalara büyük kaynaklar ayrılmaya başlandı. 1988’de yapay zekâ endüstrisinin cirosu 2 milyar dolara ulaşmıştı.

// Gelecekte yapay zekâ

Gelecekte yapay zekâ araştırmalarındaki tüm alanların birleşeceğini öngörmek zor değildir. Sibernetik bir yaklaşımla modellenmiş bir Yapay BeyinSembolik bir yaklaşımla insan aklına benzetilmiş bilişsel süreçler ve Yapay Bilinç sistemi, insan aklı kadar esnek ve duyguları olan bir İrade (Karar alma yetisi), Uzman sistemler kadar yetkin bir bilgi birikimi ve rasyonel yaklaşımın dengeli bir karışımı sayesinde Yapay Zekâ, gelecekte insan zekâsına bir alternatif oluşturabilir.

Bilginin hesaplanması matematiksel gelişme ile mümkün olabilir. Çok yüksek döngü gerektiren NP problemlerin çözümü, satranç oyununda en iyi hamleyi hesaplamak veya görüntü çözümleme işlemlerinde bilgiyi saymak yerine hesaplamak sureti ile sonuca ulaşılabilir.

Yeni matematik kuantum parçacık davranışlarını açıklayacağı gibi kuantum bilgisayarın yapılmasına olanak verir.

// Doğal dil işleme

Antropoloji bilimi, gelişmiş insan zekâsı ile dil arasındaki bağlantıyı gözler önüne serdiğinde, dil üzerinden yürütülen yapay zekâ çalışmaları tekrar önem kazandı. İnsan zekâsının doğrudan doğruya kavramlarla düşünmediği, dil ile düşündüğü, dil kodları olan kelimeler ile kavramlar arasında bağlantı kurduğu anlaşıldı. Bu sayede insan aklı kavramlar ile düşünen Hayvan beyninden daha hızlı işlem yapabilmekteydi ve dil dizgeleri olan cümleler yani şablonlar ile etkili bir öğrenmeye ve bilgisini soyut olarak genişletebilme yeteneğine sahip olmuştu. İnsanların iletişimde kullandıkları Türkçe, İngilizce gibi doğal dilleri anlayan bilgisayarlar konusundaki çalışmalar hızlanmaya başladı. Önce, yine Uzman sistemler olarak karşımıza çıkan doğal dil anlayan programlar, daha sonra Sembolik Yapay Zekâ ile ilgilenenler arasında ilgiyle karşılandı ve yazılım alanındaki gelişmeler sayesinde İngilizce olan A.I.M.L (Artificial intelligence Markup Language) ve Türkçe T.Y.İ.D (Türkçe Yapay Zekâ İşaretleme Dili) gibi bilgisayar dilleri ile sentaktik (Örüntü) işlemine uygun veri erişim metotları geliştirilebildi. Bugün Sembolik Yapay Zekâ araştırmacıları özel Yapay Zekâ dillerini kullanarak verileri birbiri ile ilişkilendirebilmekte, geliştirilen özel prosedürler sayesinde anlam çıkarma ve çıkarımsama yapma gibi ileri seviye bilişsel fonksiyonları benzetimlendirmeye çalışmaktadırlar.

Bütün bu gelişmelerin ve süreçlerin sonunda bir grup yapay zekâ araştırmacısı, insan gibi düşünebilen sistemleri araştırmaya devam ederken, diğer bir grup ise ticari değeri olan rasyonel karar alan sistemler (Uzman sistemler) üzerine yoğunlaştı.

  • Diyalog bazlı yapay zekâ

Doğal dil işleme ve makine öğrenmesi gibi yapay zekâ teknolojileri kullanılarak insan ve makine (yazılım) arasında bir diyaloğun sürdürülmesini sağlayan yapay zekâ alt dalına “diyalog bazlı yapay zekâ” (conversational artificial intelligence) denir. Daha önce insanların bilgisayara komut vermesinde kullanılan web, mobil uygulama gibi grafiksel arayüzlerin (GUI) yerine geçmeyi amaçlayan diyalog bazlı arayüzler (CUI) insanların bilgisayara günlük dilde yazarak veya konuşarak komut verebilmesini amaçlar. Günümüzde, chatbotlar ve sesli asistanlar diyalog bazlı yapay zekâ alanında sıkça kullanılan teknolojik ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır.

  • Chatbotlar

Chatbotlar, diyalog bazlı yapay zekanın günlük hayatta kullanılan bir örneğidir. Kullanıcılar, Türkçeye sohbet robotları olarak geçmiş bu dijital ürünler ile yazışarak belirli bir konuda bilgi alabilir veya uçak bileti almak, banka havalesi yapmak veya bir kitap satın almak gibi günlük işlerini yapabilirler. Chatbotlar, şirketlerin web sitesinde veya mobil uygulamasında yer alabilirler. Bunun dışında chatbotlar, WhatsApp, Facebook Messenger gibi genel mesajlaşma platformlarında, veya Google Assistant, Siri gibi sesli asistanlarda da yer alabilirler.

Chatbotlar kullanıcı ile etkileşim kurma yöntemini, arkasında yer alan teknolojik altyapıya göre farklı çeşitlerde oluşturulabilir. Örneğin bir chatbot kullanıcı ile, sadece kullanıcı onunla etkileşime girdiğinde iletişim kuruyorsa reaktif bir chatbottur, eğer bir uyarıcı ile tetiklenerek kullanıcı ile olan diyaloğu başlatan taraf oluyorsa buna proaktif bir chatbot denir. Teknoloji açısından bakılacak olursa, yapay zekâ tabanlı chatbotların yanında, doğal dil işleme, makine öğrenmesi gibi yapay zekâ teknolojileri kullanılmadan geliştirilen kural tabanlı chatbotlar da kullanılmaktadır. Ancak bu iki tür chatbotun davranışı farklıdır. Kural bazlı chatbotlarda genellikle kullanıcıya belirli seçenekler sunulur ve yaratılan deneyim bu seçeneklerle sınırlı kalır. Yapay zeka tabanlı chatbotlarda ise kullanıcı serbest bir metin yazabilir, chatbotun doğal dil işleme teknolojisi bu metni anlamlandırıp doğru yanıtı belirleyerek kullanıcıya sunar.

// Yapay Zekânın Gücü

Bilişim uzmanları, bir insanın hepsi aynı anda paralel olarak çalışan 100 milyar nöron bağlantısının toplam hesap gücünün alt sınırı olan saniyede 10 katrilyon (1.000.000.000.000.000 = 1015) hesap düzeyine 2025’te erişeceğini düşünüyorlar.

 

Beynin bellek kapasitesine gelince, 100 trilyon bağlantının her birine 10.000 bit bilgi depolama gereksinimi tanınırsa, toplam kapasite 10^18 düzeyine çıkıyor. 2020’ye gelindiğinde insan beyninin işlevselliğine erişmiş bir bilgisayarın fiyatının 1000 dolar olacağı tahmin ediliyor. 2030’da 1000 dolarlık bir bilgisayarın bellek kapasitesi 1000 insanın belleğine eşit olacak. 2050’de ise yine 1000 dolara, dünyadaki tüm insanların beyin gücünden daha fazlasını satın alabileceksiniz.

// Uygulama alanları

Yapay zekanın uygulama alanlarının bazı örnekleri şu şekildedir:

  • Önerici sistemler:
    Kullanıcıların geçmiş davranışlarına dayanarak yeni içerik önerilmesi. Örneğin, sosyal medya sitelerinde yeni arkadaş, mağazalarda başka bir ürün, gazetede başka bir haber önerileri.
  • Makine çevirisi:
    Bir dilde ifade edilen cümleyi farklı bir dile çevirmek. Örneğin, Google Translate, Microsoft Tercümanve Yandex. Çeviri gibi çevrimiçi araçlar.
  • Sinyal işleme: Ses ve görüntü gibi sinyallerin işlenerek bilgi çıkarımı. Örneğin, yüz ve ses tanıma.
  • Prosedürel içerik üretimi:
    Rassal yöntemler kullanarak yapay içerik üretme. Örneğin, üretimsel müzik ve video oyunlarında prosedürel dünyalar.
  • Regresyon analizi:
    Geçmiş verilere dayanılarak bir değişkenin gelecekteki değerinin tahmin edilmesi. Örneğin, ekonomik öngörüler, üretim miktarı öngörüleri.
  • Görüntü işleme:
    Dijital görüntülerde bulunan objeleri tanıma, yerini bulma, sınıflandırma gibi işlemlerin tümü. Yapay zekadan önce bu işlemler Hough dönüşümügibi kurala dayalı algoritmalar ile sürdürülürken, günümüzde bu kurallar veriden öğrenilmektedir. Görüntülemenin sık kullanıldığı tıp, biyoloji, otomotiv, üretim gibi alanlarda kullanılmaktadır.
  • Makaleyazma:
    Dünyada yapay zekâ ile yazılan ilk köşe yazısı 8 Eylül 2020 tarihinde The Guardian gazetesinde yayınlanmıştır. Türkiye’de yapay zekanın yazdığı ilk haber ise Şalom gazetesinde 2018 yılında yayınlanmıştır.

// Bize bir mesaj bırakın! Sorularınızı 7/24 cevaplamak için buradayız.

DANIŞMAYA İHTİYACINIZ VAR MI?